Pages

22 Ocak 2012 Pazar

Kinyas ve Kayra


"Az yedim, çok içtim. Hâlâ içiyorum, içki ayırmadım. Alkolü kendime yakıştırdım. Her türlü uyuşturucudan tattım. Bağımlılık­tan nefret ettim. Gitmemi, terk etmemi engeller diye. Ne bir mad­deye, ne de bir insana bağlandım. Sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım, âşık oldum, ikisini de arkama bakmadan bırakıp gittim. Geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim. Bugünü ise uyuyarak geçirdim. Benim adım Houdini. Dünyayı bir oyuncağa çevirdim. Ayak basmadığım yer kalmadı. Kalan varsa, onları da amuda kalkar geçerim! Duvarlara, bedenime resimler çizdim. Bir gün öyle gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı. Benim adım Hitler. Kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumla­rımı bıraktım... Şimdiyse ağlıyorum. Hepimiz için. Çünkü hiçbiri işe yaramadı..."  
                                                                                                    Kinyas ve Kayra


Hakan Günday'ın ilk ve en çok ses getiren romanıdır; "Kinyas ve Kayra". Henüz 24 yaşında iken böylesine derinlikli bir kitap yazabilmiş olması da hayli ilginç. Romanın akıcılığına ve yer yer yapılan tespitlere hayran olmamak elde değil. Bununla beraber yazar Hakan Günday'ın, Louis Ferdinand Celine ve onun "Gecenin Sonuna Yolculuk" adlı romanından oldukça etkilendiğini ve romanlarını yazarken, ondan direkt olarak alıntılar yapıp kitaplarına aktardığını ifade eden itiraflarını da okumuştum ve biliyorum. Bu alışkanlığını ne derece ileri götürdüğünü ise bilmiyorum. Şöyle özetlenebilir aslında bu kitap; 24 yaşında ilk romanını yazan birisi için ümit verici ama değindiği noktalar arasındaki organik bağ ve tutarlılık açısından düşünüldüğünde, iyi bir okurun kafasından oldukça zayıf olduğunun düşünülmesi kaçınılmaz olan bir roman.

Yeraltı edebiyatı türünün bir örneği olan bu kitabın dili de, ait olduğu sınıfa uygun. Ancak, anlattığı felsefi çözümlemeler ile, romanın baş karakterlerinin gerçekleştirdiği vukuatlar arasında derin bir uçurum var. Afrika'dan, Güney Amerika'ya, oradan Türkiye'ye devam eden anarşizm ve nihilizm dolu yolculuklarında adeta aksiyon filmlerinin en abartılı olabilecek düzeyde kurgulanmış kahramanlarını yan yana ilerlerken izliyoruz.

Kitapta, "Kayra'nın Yolu" bölümünde, Kayra'nın ünlü bir silah kaçakçısını dolandırışını okuyoruz. Fakat silah dolandırıcısı köstebek bir kadın sayesinde durumu öğrenip, Kayra'yı yakalıyor. Silahlarını çalan ve satıp 2 milyon doları elde etmek isteyen Kayra'yı, bir şartla affedeceğini söylüyor ve Kayra'yı, eski bir düşmanını öldürmesi için tetikçi olmaya ikna ediyor. Eğer bunu başarırsa, kendisini dolandırarak elde etmeyi amaçladığı parayı da vereceğini söylüyor. Kayra görevi yapıyor bir başına ve ultra güvenlikli silah kaçakçısının yanına gidip hak ettiği parayı alıyor. Fakat burada, silah kaçakçısının bu parayı Kayra'ya gerçekten vermesi; onu öldürmemesi inanılmaz tutarsız geliyor. Kayra, parayı alıp elini kolunu sallayarak gidiyor. Ünlü bir silah kaçakçısı ve katilin buna izin vermesi inanılmaz geliyor kulağa. Bu ve benzeri çok fazla şanslı zamanları var hem Kayra'nın; hem de Kinyas'ın.

Kitap, "Kinyas, Kayra ve Hayat", "Kayra'nın Yolu", "Kinyas'ın Yolu" olmak üzere üç bölümden oluşuyor ve 567 sayfa. Hakan Günday tarafından lise 2 zamanlarında yazmaya başlanıp, 8 sene gibi bir zamanda bitirilmesi, yazarın yazı dilinde ve düşün dünyasında meydana gelen değişimleri gözlememize de yardımcı oluyor. Bu yüzden de kitap çok iddialı başlayıp, biraz da sönük sonlandırıldığını söyleyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder